Tekvîr Suresi
29 Ayet
Hakkında
Konusu
Nuzül
Fazileti
Mekke döneminde inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “küvviret”fiilinin mastarından almıştır. Tekvîr, dürmek demektir. Sûrede başlıca, kıyamet, vahiy ve peygamberlik konuları ele alınmaktadır.
Sûrede kıyametin dehşet verici bazı ayrıntıları ile vahiy ve peygamberlik gerçeği üzerinde durulmaktadır.
Tekvîr Suresi Nuzül
Mushaftaki sıralamada seksen birinci, iniş sırasına göre yedinci sûredir. Tebbet sûresinden sonra, A‘lâ sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْۙۖ
Güneş dürülüp karardığında;
وَاِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْۙۖ
Yıldızlar dökülüp söndüğünde;
وَاِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْۙۖ
Dağlar sökülüp yürütüldüğünde;
وَاِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْۙۖ
Doğuracak develer başı boş bırakıldığında;
وَاِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْۙۖ
Yabani hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde;
وَاِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْۙۖ
Denizler kaynatıldığında;
وَاِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْۙۖ
İnsanlar (amelleriyle) eşleştirilip (buna göre) şekillendirildiğinde;
وَاِذَا الْمَوْءُ۫دَةُ سُئِلَتْۙ
Diri diri gömülen kıza hangi suçundan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda;
بِاَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْۚ
Diri diri gömülen kıza hangi suçundan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda;
وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْۙۖ
Defterler ortaya serildiğinde;
وَاِذَا السَّمَٓاءُ كُشِطَتْۙۖ
Gökyüzü sıyrılıp açıldığında;
وَاِذَا الْجَحٖيمُ سُعِّرَتْۙۖ
Cehennem ateşi harlatıldığında;
وَاِذَا الْجَنَّةُ اُزْلِفَتْۙۖ
Cennet yaklaştırıldığında;
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَٓا اَحْضَرَتْؕ
Kişi neler yaptığını öğrenmiş olacaktır.
فَلَٓا اُقْسِمُ بِالْخُنَّسِۙ
Hayır hayır! Yörüngelerinde akıp giderek doğan ve batan yıldızlara andolsun!
اَلْجَوَارِ الْكُنَّسِۙ
Hayır hayır! Yörüngelerinde akıp giderek doğan ve batan yıldızlara andolsun!
وَالَّيْلِ اِذَا عَسْعَسَۙ
Kararmakta olan geceye andolsun!
وَالصُّبْحِ اِذَا تَنَفَّسَۙ
Ağarmakta olan sabaha andolsun ki,
اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرٖيمٍۙ
O Kur’an gerçekten değerli, güçlü ve arşın sahibi katında itibarlı bir elçinin sözüdür.
ذٖي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَكٖينٍۙ
O Kur’an gerçekten değerli, güçlü ve arşın sahibi katında itibarlı bir elçinin sözüdür.
مُطَاعٍ ثَمَّ اَمٖينٍؕ
(Elçi) orada saygın ve güvenilirdir.
وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍۚ
Bu kadar beraber yaşadığınız kişi kesinlikle mecnun değildir.
وَلَقَدْ رَاٰهُ بِالْاُفُقِ الْمُبٖينِۚ
Andolsun ki onu (vahiy meleğini) apaçık ufukta görmüştür.
وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنٖينٍۚ
O, gayba ait bilgileri sizden esirgemez.
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجٖيمٍۚ
O, lânetlenmiş şeytanın sözü değildir.
فَاَيْنَ تَذْهَبُونَؕ
Öyleyse nereye gidiyorsunuz?
اِنْ هُوَ اِلَّا ذِ كْرٌ لِلْعَالَمٖينَۙ
O herkes için bir öğüttür;
لِمَنْ شَٓاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَسْتَقٖيمَ
Özellikle sizden doğru yolda gitmek isteyenler için.
وَمَا تَشَٓاؤُ۫نَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَمٖينَ
Fakat âlemlerin rabbi Allah dilemedikçe siz (hiçbir şey) dileyemezsiniz!